
1979 yılıydı. Güney Londra'da, Wimbledon'da bir kafede Asyalı gençler derin bir muhabbete dalmışlardı. Birkaç ay önce gerçekleşen “Muhafazakar Devrim”'in[1] oluşturduğu kederli hava sürüyordu. Anti-Nazi gösterileri, Irkçılığa karşı Rock, Milliyetçi Cephe'ye karşı mitingler... Hiçbiri Muhafazakar Parti'nin seçilmesini engelleyememişti. Asyalı olmak için iyi bir zaman değildi. Yeni başbakan Margaret Thatcher[2], katıldığı televizyon programında “insanlar, ülkenin farklı ve yabancı bir kültürden gelenlerce bataklığa sürükleneceğinden dolayı oldukça korkuyorlar” diyordu.
İnsanlar, umutsuz ve sabırsızdı, protestolar işlemiyordu. Geriye kalansa, punktı. Kafede derin muhabbet içerisindeki gençler bir grup kurmaya kalktı. Asyalı punk grubu...[3] Yaşamlarından ve ikinci nesil göçmen çocukları olarak korkularından söz edeceklerdi. Konuşmalar, sözler ve müzik daha sonra gelecekti. İlk başta ihtiyaçları olan şey bir isimdi. Aslında isim açıkça belliydi: Thatcher onların “yabancı kültür” olduklarını düşünüyorsa, onlar da haliyle yabancı kültür olacaklardı: Alien Kulture...
Asyalı bir punk grubu? Bugün bile bir hayli absürt duran bu fikir 30 yıl önce kim bilir ne kadar garipti... Ausaf Abbas, Azhar Rana, Pervez Bilgrami ve Huw Jones'ın kurduğu grupta Abbas ve Rana altı yaşından beri tanışıyorlardı. Pakistanlı orta halli göçmen ailelerin çocukları olan bu gençler Güney Londra'da yaşıyorlardı. 70'li yılların sonuna kadar Londra'da ekonomi okuyan bu gençlerden Abbas, “Küçükken de gösterilere katılıyordum. Kendimi her zaman politikayla ilgili olarak görürdüm” diyor. Bilgrami ise ikiz aşkları politika ve punk'ı paylaştıklarını söylüyor: “Sex Pistols'ı gördüğüm ilk anı hatırlıyorum. Anarchy in the UK çalıyordu ve ben hafif uyukluyordum. Şarkıyı duymamla sıçramam bir oldu. Birdenbire çalacağım müzik bu, dedim. Parçası olacağım şey bu.”
Popüler kültürde Asyalıların etkisinin olmadığı zamanlardı. Aynı zamanda punk'ın da ortaya çıktığı yıllardı. Punk'ın müzik yeteneği olmasa da herhangi birinin bir grup içerisinde bulunabilir düşüncesinden ilham alan Asyalı bu gençler kendi müzik kahramanlarını taklit edebileceklerine inanıyorlardı.
Her ne kadar Bilgrami ya da Rana müzikle ilgiliyse de, Jones grubun en ustası sayılsa da katıldıkları ilk “Irkçılığa karşı Rock” festivalinde oldukça kötü bir performans sergilemişlerdi. Müzik, berbat ötesiydi. Yine de bu önemli değildi. “Alien Kulture” müzik yetenekleriyle değil sözleriyle öne çıkıyordu. Yaşadıklarını yazıyorlardı. Şarkı başlıkları biraz olsun fikir veriyordu: “Anlaşmalı evlilik”, “Karşı Kültür”, “Asya Gençliği”. Bilgrami Britanya'nın ırkçı bir ülke olduğunu söylüyor: “Okuldayken teneffüslerde saklanmak zorundaydım, çünkü bizlere saldıran 20 kişilik çete vardı.”
Grubun haberleri çabuk yayılıyordu. Grup, yeni bir değer yaratmıştı ve Oxford'daki konserde Asya televizyonlarından oldukça büyük ilgi görüyordu. Çoğunluğu ırkçılığa karşı yapılan otuza yakın konsere çıkan grup geleneksel Pakistan giysileri ve Dr. Martens botları giyiyordu.[4] Grup üyelerinden Abbas, “bir grubu kurmanın bütün nedeninin yapabileceğinin kanıtlanması olduğuna inanıyorum” diyerek punk'ın çıkışına dikkat çekiyor.
Üzerinden otuz yıl geçmesine rağmen sözler okunduğunda, şarkılar dinlendiğinde onların halen nasıl olabilir de bu denli sağlam kaldığı hayret verici. Single'larını John Peel'e de göndermişler. Abbas bu kasedin hala kendisinde olduğunu söylüyor. John Peel, onların Asyalı olduklarından dolayı radyoda çalıp çalmama konusunda karar veremediğini söylemiş. Fakat sonra çalmış. Çünkü gerçekten çok sevmiş. Rana ise Peel'in en keyif veren yanının David Bowie çaldığı zaman olduğunu söylüyor. Çünkü hastasıydılar... Peel'in desteğine rağmen “Alien Kulture” ana akımdaki müzik medyasından yeterli desteği hiçbir zaman göremediler. Medyanın ilgisizliğine rağmen grup 80'ler boyunca çalmayı sürdürdü. Grup üyelerinin aileleri de bu hikayeyi tam olarak bilmiyorlar. İlk duyduklarında feci şekilde korkmuşlar ve bu “saçmalığı” bitirmelerini istemişler. Eğer aileleri destek verselerdi, konserlere gelselerdi bu baskının da biteceklerine inanıyorlardı aslında.
1981 yazında, tüm hikaye sona erdi. Alien Kulture dağıldı. Otuz yıl sonra grup üyelerinin ne yaptığına baktığımızda ise “bilindik bir hikaye” ile karşılaşıyoruz. Önceleri bu misyonu kendine edinen grup üyeleri, sonraları kendilerini ihtişamlı şirketlerde buldular. Huw Jones şu sıralar kar amacı gütmeyen bir organizasyonda çalışsa da Leeds'te yerel hükümette görev aldı ve bunu siyasi kariyerinin devamı olarak gördü. Bilgrami ve eşi ilk başlarda East Ham'da tek odalı evde yaşarken şu anda altı yatak odası bulunan evinde hayatını idame ediyorlar. Rana bir firmaya ortak ve evinde beş yatak odası bulunuyor. Abbas ise büyük bir Amerikan bankasında müdür. Bugün kendilerine sorsanız, “punk denen meredi ben icat ettim, canım ne istiyorsa onu yaparım”[5] derler mi acaba?